This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

20 Temmuz 2012

Montrö Boğazlar Sözleşmesi

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye boğazlarından (Çanakkale ve İstanbul) geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir. 1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin yerine geçmiştir.

Türkiye, Lozan Antlaşması'yla birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin getirdiği kısıtlamalardan dolayı daima kaygı içinde bulunmuştu. Sözleşmenin imzalandığı tarihlerde güncelliğini koruyan silahsızlanma ümitlerine güvenen Türkiye'nin, silahlanma yarışının tekrar başlamasıyla duyduğu huzursuzluk giderek artmıştı. Türkiye, duyduğu bu huzursuzluğu ve boğazların statüsünde değişiklik yapılması yolundaki teklifini konu ile ilgili imzacı devletlere duyurduğunda, farklı kutuplarda yer almaya başlayan bu devletlerin hemen hepsinden ortak bir anlayış görmüştü. İngiliz Dışişleri Bakanlığının 23 Temmuz 1936 tarihli bir notasında konu hakkında şu görüşlere yer verilmiştir: "Türkiye'nin Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesi ile ilgili isteği haklı kabul edilmektedir."

Boğazların statüsü ve gemilerin geçiş rejimi ile her zaman yakından ilgilenen İngiltere'nin Türkiye'yi desteklemesine paralel olarak Balkan Antantı Daimi Konseyi'nin 4 Mayıs 1936'da Belgrad'da yaptığı toplantıda, Türkiye'nin teklifini destekleme kararı alınmıştır. Türkiye'nin girişimi Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin diğer akitleri tarafından da kabul edilince, boğazların rejimini değiştirecek olan konferans, 22 Haziran 1936'da İsviçre 'nin Montrö kentinde toplanmıştır. İki ay süren toplantılardan sonra, 20 Temmuz 1936'da imzalanan yeni Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye'nin kısıtlanmış hakları iade edilmiş ve boğazlar bölgesinin egemenliği Türkiye'ye geçmiştir. Türkiye daha önce Sovyet Rusya ile yaptığı anlaşma uyarınca (saldırmazlık antlaşması) Sovyet Rusya'nın da desteği alınmıştır.
MADDELER
Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nin esas maddeleri şunlardır:
Boğazlar kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakılacak, tahkimat yapmak hakkı tanınacaktır.
Barış zamanında her devletin ticaret gemileri serbestçe geçebilecek, buna mukabil savaşta ve barışta asker ve sivil deniz kuvvetlerinin geçmesine müsaade edilmeyecektir.
Savaş zamanında eğer Türkiye tarafsız kalmışsa ticaret gemileri geçebilecektir.
Barış zamanında denizaltı gemileri müstesna olmak şartıyla savaş gemileri on beş gün evvel Türkiye Hükümeti'ne haber verecek, gidecekleri yer, isim, tip ve adetleri bildirilecek ve uçak kullanmamak şartıyla Boğazlardan geçebileceklerdir.
Eğer Türkiye savaşa girmişse yalnız tarafsız devletlere mensup ticaret gemileri, düşmana hiçbir surette yardımda bulunmamak şartıyla gündüzün serbestçe geçebileceklerdir.

Işıkları 10.7 milyar yıl öteden geldi

Bilim insanları, evrenin en eski spiral galaksisini keşfetmeyi başardı. BX442 adı verilen galaksinin ışıkları, 10.7 milyar yılda Dünya’ya ulaştı.


Keşfi yapan ekipte yer alan California Üniversitesi’nden Alice Shapley, “Evrenin ilk zamanlarına gittiğiniz zaman, çok tuhaf, simetriden uzak galaksilere rastlıyorsunuz... Eski galaksilerin birçoğu tren enkazına benziyor. BX442’yi gördüğümüz zaman ilk tepkimizi, ‘Neden bu kadar parlak ve güzel’ demek oldu” ifadesini kullandı.

Gök bilimciler, 13.8 milyar yaşındaki galaksinin bugün kendilerin özgü büyüklük ve şekillere sahip sayısız galaksiye sahip olduğun belirtiyor. Güneş Sistemi’nin içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi gibi, galaksilerin birçoğu dönmekte olan bir diskte yer alan yıldız ve gaz kümelerinden oluşuyor. Bu galaksiler, spiral galaksiler olarak adlandırılıyor. Her türlü yönde hareket edebilen eliptik galaksiler ise dev kürelere benzeyen bir şekle sahip oluyor.

Spiral ve eliptik galaksilerin yanı sıra, yerçekimsel kuvvetlerin etkisiyle bir araya gelen ve belli bir şekle sahip olmayan dhaa küçük galaksiler de mevcut. Shapely, çok çeşitli ve çok sayıdaki bu galaksilerin, ilk zamanlarında Evren’i kapladıklarını söyledi.

“ORADA OLMASI İNANILMAZ”
Yılda yaklaşık 9,6 trilyon kilometre hızla ilerleyen BX442 adlı spiral galaksinin ışığı, bulunduğunu inanılmaz mesafeden 10.7 milyar yılda Dünya’ya ulaştı. BX442, Evren’in Büyük Patlama sonucu oluşmasından sadece 3 milyar yıl sonra ortaya çıktı.

Nature dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, BX4422’yi tespit etmek için, gök bilimciler Hubble Uzay Telskopu’nun Evren’in çok uzak köşelerinde bulunan 300 galaksiye ait fotoğraflarını inceledi. Shapely ve meslektaşları, BX442’yi ilk başta iki galaksinin üst süte gelmesinden dolayı ortaya çıkan bir ilüzyon zannetti.

Araştırmada yer alan Toronto Üniversitesi’nden David Law, “BX442’nin var olması bile inanılmaz... Evren’in erken zamanlarında çok belirgin bir şekle sahip spiral galaksilerin var olmadığını düşünüyorduk ancak BX442 çok iyi biçimlenmiş spiral kollara sahip” dedi.

Gök bilimciler, BX442’nin şeklini daha iyi inceleyebilmek için, ABD’nin Hawaii eyaletindeki W.M Keck Gözlemevi’ndeki OSIRIS spektografını kullandı. California Üniversitesi akademisyeni James Larkin tarafından inşa edilen spektograf, BX442 galaksisin bulunduğu uzaklıklardaki 3,600 bölgeyi incelemek için kullanılıyor. Elde edilen spektrumlar, gök bilimcilere BX442’nin gerçekten tek bir galaksi olduğunu gösterdi.

“EVREN SIKICI BİR HAL ALDI”
Shapely, “Evren’in ilk zamanlarında çok fazla kozmik etkileşim yaşandığı için çok nadir görülüyordı” dedi ve devam etti: “Evren’in gençliğinde galaksiler çok daha fazla çarpışıyordu... Gaz, uzayın boşluğuna akıyor, yıldızları ve kara delikleri besliyordu. Her iki kozmik cismin büyümesi daha hızlı yaşanıyordu. Bugün Evren çok daha sıkıcı bir yer.”

Gök bilimciler Shapely ve Law, BX442’nin erken oluşumunu sağlayan olayın, komşusu olan cüce bir galaksiyle etkileşime girmesi olarak düşünüyor. Her iki bilim insansı, BX442’nin düzensiz galaksiler ile spiral galaksilr arasında yaşanan etkileşimi daha iyi anlamaya yarayacak bir örnek olarak kabul ediyor.

Shapely, “Bu galaksilerin birbiriyle çarpışmaları ve karşılıklı etkileşimleri spiral tasarımın nasıl ortaya çıktığını daha iyi anlamamızı sağlayacak. Buna Samanyolu da dahil” dedi.

19 Temmuz 2012

ADLİ TIP NEDİR ?

Gereksinim alanları

Yaralanma, ölüm ya da hukuki ihtilafla sonuçlanan durumlara ait adli soruşturmalarda olayların tıbbi yönlerini aydınlatmak; kurban, şüpheli ve olaydan etkilenen üçüncü şahısların tıbbi durumunu dökümante etmek ve bu kapsamdaki haklarının korunmasını sağlamak için hekimlere gereksinim duyulur. Adli Tıp uzmanları bu konuda eğitim almış, yetkin branş uzmanlarıdır. [1] Olayın niteliğine göre tek başlarına ya da diğer branş uzmanları ile konsülte ederek adli tıbbi raporlar hazırlarlar. Adli Tıp raporunun her durumda adli tıp uzmanı tarafından hazırlanması şart değildir. Yine olayın niteliğine göre, diğer branş uzmanları, diş hekimleri ya da pratisyen hekimler genel olarak tıbbı ya da kendi branşlarını ilgilendiren konularda rapor hazırlayabilir.
Geçmişi 

Adli tıbbın geçmişi çok eskiye uzanır. Eski Mısırlılar günümüzden 5.000 yıl önce cinayet ve benzeri olaylarda doktorlara danışıyorlardı. Adil tıp konusu, Hammurabi Kanunları ile Tevrat'ta da yer alır. İÖ 40'ta öldürülen Jül Sezar'ın vücudundaki 23 yaranın yerini ve etkilerini gösteren rapor ilk adli tıp raporu sayılır. Gerçek ölüm nedeninin anlaşılabilmesi için cesedin açılarak incelenmesi gerekebilir. Buna otopsi denir. İlk otopsi 1374'te [2]Fransa'da uygulanmıştır. Adli tıp günümüzde hukuk ve tıp fakültelerinde bir ders olarak okutulmaktadır.[3] Adli tıpa ilk kez 1650'de Leipzig Üniversitesi'nin ders programında yer verilmiştir.[4] Türkiye'de ise adli tıp 1849'da okutulmaya başlanmıştır.

Adli tıbbi değerlendirmeler konusundaki talepler mahkeme ve savcılıklardan gelebileceği gibi, adli konulara taraf olan birey ya da kurumlardan da gelebilir. Mahkeme ve savcılık kanalıyla yapılan istemlerle ilgili olarak, ilgili uzman tarafından bir "bilirkişi raporu" hazırlanır. Bu raporun mahkeme heyeti üzerinde hiç bir bağlayıcılığı yoktur. Hakim isterse başka bir bilirkişi görüşü daha isteyebilir ya da var olan görüşün dışında bir karar verebilir. Taraf olan birey ya da kurumlar da, mahkemeye sunmak üzere adli tıbbi değerlendirme raporları hazırlatabilirler. Bu durumda sunulan rapor "bilirkişi raporu" değil, "uzman görüşü" olarak nitelendirilecektir. Mahkemeler istediği takdirde, "bilirkişi raporlarının" ya da "uzman görüşlerinin" sahiplerini duruşmaya çağırıp dinleyebilir ve soru sorabilirler. Aynı şekilde bu görüşler de mahkeme heyeti için bağlayıcı nitelikte değildir. Bu konuyla ilgili düzenlemeler Ceza Muhakemeleri Kanununda mevcuttur.

Olimpiyat Oyunları

Olimpiyat Oyunları[1], veya kısaca Olimpiyatlar[2], dört yılda bir yapılan geniş kapsamlı bir spor organizasyonudur. Dünya çapında sporcu, gazeteci, televizyoncu, spor adamı ve seyircilerin katılımı ile gerçekleştirilen olimpiyatlar insanlar ve ülkeler arası barışın sağlanabilmesini amaçlamaktadır.

Antik şekli Eski Yunan'da yapılan oyunlar Fransız soylusu Pierre de Frédy, Baron de Coubertin tarafından 19. yüzyıl'ın sonlarında modernize edilmiştir.

Olimpiyat Oyunları'nın yaz sporlarını içeren ve daha iyi bilineni olan Yaz Olimpiyatları, 1896'dan beri Dünya Savaşları istisnaları hariç her dört yılda bir yapılagelmiştir. Kış Oyunları ise 1924'te yapılmaya başlanmıştır ve 1994'ten beri Yaz Oyunlarının yapıldığı yıllardan iki sene sonra yapılmaktadır.
Antik Olimpiyatlar

Antik olimpiyat oyunlarının ilk olarak nerede ve ne zaman başladığına ilişkin kesin bir bilgi yoktur ancak sayısız söylence ve mit vardır. Bunlardan birine göre oyunlar, Olimpiya kralı ve Peloponnisos'a adını veren kahraman olan Pelops'a kurbanların sunulduğu süre boyunca doğmuştur. Hristiyan Yunan düşünürü Titus Flavius Clemens'e göre ise bu oyunlar Pelops'un ruhuna sunulan armağanlardan başka bir şey değildir.

Bir başka söylenceye göre ise mitolojik kahraman Herakles'in Olimpiya'da bu tip bir oyuna katılarak kazanmasının sonucunda bu oyunların her dört yılda bir geleneksel olarak yinelenmesi istediği yönündedir. Bir başka mit bunun Zeus tarafından Titan Kronos'a karşı aldığı yenilgi sonrasında koyulduğunu söyler. Değişik kaynaklarda bunun Elis Kralı İfitos'un İ.Ö. 9. yüzyılda halkını büyük bir savaşın içine düşmekten kurtarması için Pythia'ya giderek ona danıştığını, kâhinin ise ona tanrılar onuruna oyunlar düzenleyerek tanrıların memnuniyetini kazanmasını önerdiği geçer. Bunun sonucunda İfitos bu oyunları düzenlemeye başlar ve Spartalı düşmaları bu oyunlar süresince onlara saldırmayı durdurur. Oyunlar tanrıların yaşıyor olduğuna inanılan Olimpiya Dağı'nda düzenlenir ve adını da bu dağda düzenlenmesinden ötürü alır. Ancak kökeni ne olursa olsun olimpiyat oyunlarının Antik Yunanistan'da Eleusis Gizemleri'nin yanında düzenlenen en büyük iki dinsel törenden biri olduğu kesindir.
1892'de Paris Sorbonne Üniversitesi'ndeki bir konuşması sırasında Fransız Baron Pierre de Coubertin uluslararası spor organizasyonu fikrini öne sürdü. Coubertin, 1870-71 yıllarındaki Fransa-Almanya savaşında Fransa'nın yenilgi nedenini ülkede fiziksel eğitimin verilememesi olarak görüyordu. Spor eğitimini ve spor kurumlarını güçlendirerek ülkede sporu yaygınlaştırmak ve spordaki rekabetin gerçek savaşları önleyebileceğini savunuyordu. 23 Haziran 1894'te Coubertin önderliğinde Uluslararası Olimpiyat Komitesi 13 ülke ve 79 temsilci ile ilk kez toplandı ve Olimpiyat Oyunlarının yeniden düzenlenmesine ve ilk olimpiyatların 1896'da Atina'da düzenlenmesine karar verdi.İlk modern olimpiyatlar Uluslararası Olimpiyat Komitesi himayesinde Atina'da 1896'da gerçekleştirildi. Bu olimpiyatlara 14 ülkeden 241 sporcu katıldı ve 43 yarışta mücadele ettiler.[3] Yunan hükümeti oyunların gerçekleşebilmesi için Zappas ve kuzeni Konstantinos Zappas'a güveniyordu ve bu güveni olimpiyat oyunlarını finanse ederek kullandılar. İş adamı George Averoff da Panathinaiko Stadyumu restorasyonu masraflarını üstlendi. Yunan hükümeti ise biletler ve hatıra pulları satışından gelir elde etmiştir.

Yunan halkı ve hükümeti olimpiyatların gerçekleşmesinden memnundular ve Olimpiyat oyunlarının kalıcı olarak Atina'da gerçekleşmesi görüşü birçok sporcu tarafından paylaşıldı. Uluslararası Olimpiyat Komitesi ise bu isteği kabul etmedi ve organizasyonun uluslararası bir bir kimlik kazanması amacıyla ikinci olimpiyatların Paris'te düzenlenmesine karar verdi.Olimpik hareketin ideallerinin temsili için semboller kullanılır. En çok bilinen olimpiyat sembolü içiçe geçmiş farklı renklerdeki halkalardır. Beş içiçe halka 5 kıtayı (Amerika, Afrika, Asya, Avustralya, Avrupa) temsil eder. 5 kıtadan ülkelerin katıldığı ilk olimpiyat ise 1912 Yaz Olimpiyatları'dır. Seçilen bu renklerden en az biri her ülkenin bayrağında bulunmaktadır. Olimpiyat bayrağı 1914'te kabul edildi ve 1916'daki olimpiyatlarda kullanılması kararlaştırıldı. Ancak 1916 Olimpiyatları I. Dünya Savaşı nedeniyle iptal edilince, bayrak ilk olarak 1920 Yaz Olimpiyatları'nda kullanıldı.

Olimpiyatların sloganı üç kelimelik latince ifadedir: Citius, Altius, Fortius. "Daha hızlı, Daha yüksek, Daha güçlü." anlamına gelen ifade sporcunun birinci olmayı değil, elinden gelenin en iyisini yapmasını öğütler. Sloganın bir diğer anlamı da şudur: "En önemlisi kazanmak değil, katılmaktır". Slogan Pierre de Coubertin'in önerisiyle 1894'te Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin kuruluşuyla beraber kabul edildi.

Her olimpiyat öncesinde törenle Olimpiyat Ateşi yakılır ve kapanışa kadar yanar. Olimpiyat meşalesi Antik dönemde olduğu gibi günümüzde de Yunanistan'ın Olimpos dağında mercek yardımıyla Güneş ışığı kullanılarak yakılır. Yakılan meşale olimpiyatların düzenleneceği yere kadar ülke ülke dolaştırılır ve olimpiyatlar açılış törenindeki Olimpiyat ateşi bu meşale ile yakılır. Olimpiyat Ateşi ilk olarak 1936 Yaz Olimpiyatları'nda kullanıldı.

Olimpiyat maskotu, ev sahibi ülkenin kültürel değerlerini yansıtır ve genellikle bir hayvan ya da insan figürüdür. Olimpiyat Maskotu ilk olarak 1968 Yaz Olimpiyatları'nda kullanıldı. Olimpik maskotlararasında en ünlüsü 1980 Yaz Olimpiyatları'nda kullanılan Misha'dır.

4 Mart 2012

Beaufort Rüzgar Şiddeti Skalası

Sir Kaptan Francis Beaufort tarafından bulunmuş olan ve gemicilikte rüzgâr ve deniz durumunu görsel müşahedelere göre belirlemeye çalışan skaladır. Bofor skalası diye okunur.

Skala rüzgâr hızını ölçebilen mekanik anemometrelerin geliştirilmesiyle birlikte önemini yitirmesine rağmen hava tahminciler ve gemiciler tarafından hâlâ bilinmekte ve deniz raporlarında kullanılmaktadır.

Rüzgârların şiddeti, Beaufort ölçeğinden yararlanılarak tahmin edilir. Bu ölçeği İngiliz Amiral Sir Francis Beaufort (1774-1857) savaş gemilerinde kullanılması amacıyla geliştirmiştir. Son yıllarda olağanüstü derecede güçlü rüzgârlar da tabloya alınmış ve bunlar 13'ten 17'ye kadar numaralandırılmıştır. Bu ölçekteki Beaufort sayısı ve ortalama rüzgâr hızı uluslararası değerlerdir; ama rüzgârların adı ve tanımlanan belirtileri ülkeden ülkeye değişebilir.

Hareket halindeki bir hava kütlesi, yere sürtündüğü yerlerde yavaşlar ve bu nedenle yüzeye yakın kesimlerde rüzgâr daha yavaş eser. Rüzgârın hızı yerden 10 metre yüksekte ölçülür. Denizin yüzeyi yere oranla daha düzgün olduğundan, denizlerin üzerinde rüzgâr hızı karalardaki gibi yüksekliğe bağlı olarak hızla artmaz. Rüzgâr hızının yükseklikle birlikte artması, yerden yaklaşık 500 metre yükseğe kadar sürer.
lerde rastlanır.


1
Sakin
Dumanlar dikine yükselir

2
Hafif Rüzgar
Dumanlar meyilli yükselir

3
Latif Rüzgar
Rüzgar yüzde hissedilir, Yapraklar sallanır ve hışıldar.

4
Mutedil Rüzgar
Yapraklar ve bayraklar devamlı sallanır. Su yüzeylerinde kırışıklık olur.

5
Fırışka Rüzgar
Yapraklı küçük dallar sallanır. Bayraklar düz durur.Durgun sularda dalgalar. Rüzgar yürüyen insanları rahatsız eder.

6
Kuvvetli Rüzgar
Büyük dallar sallanır.Telgraf telleri ve saçaklar ses verir.Sularda köpüklü dalgalar belirir. Şemsiyeler güç kullanılır

7
Mutedil Fırtına
Bütün ağaçlar sallanır. Rüzgara karşı güçlükle yürünür.

8
Fırtına
Ağaçların ince dalları kırılır. Rüzgara karşı yürümek imkansızlaşır.

9
Kuvvetli Fırtına
Bazı binalarda hasarlar olur. Baca kapakları sökülür, kiremitler uçar.

10
Büyük Fırtına
Ağaçları köklerinden söker, binalarda büyük hasar oluşur.

11
Bora
Yaptığı hasar çok geniştir. Karada pek rastlanmaz

12
Kasırga
Büyük ve müthiş tahribat yapar. Daha çok ekvatoral bölgede rastlanır.

11 Şubat 2012

MARMARAY BELGESELİ(DISCOVERY YAPIMI)

MARMARAY PROJESİ DISCOVERY CHANNELDA YAYINLANAN EXTREME ENGINERING PROGRAMINA KONU OLDU İŞTE O BELGESEL

MARMARAY BELGESELİ(NAT GEO YAPIMI)

MARMARRAY ESKİ İSTANBULU KURTARMAK

BÜYÜK PATLAMA BELGESELİ

Bilindiği gibi evrenin büyük bir patlama sonucu (Big Bang) oluştuğu iddia ediliyor. Bu belgeselde de bu patlama üzerine türetilen teoriler ve uygulumalar inceleniyor.






BOLUM 1

BOLUM 2

BOLUM 3

BOLUM 4

BOLUM 5

DÜNYA DIŞI AKILLI YAŞAM ARAŞTIRMASI

SETI (Search for Extra-Terrestrial Intelligence; Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması), Dünya-dışı bir uygarlıktan veya başka bir gezegenden gelen mesajların varlığının saptanması ve saptanması halinde incelenmesi amacıyla ön çalışmaları 1960’lı yıllarda ABD tarafından yapılan, daha sonra geliştirilerek 1971’de NASA tarafından başlatılan bir projedir. Projenin amacı Dünya-dışı bir uygarlıktan veya uzak bir gezegenden gelen mesajların varlığını saptanması ve var olduklarının saptanması halinde bunların incelenmesiydi.
Yıldızlar arası yolculuklar yapan zeki uzaylılarla doğrudan temas ve karşılaşma, bilim-kurgu hikâyelerinde de kullanılan yaygın bir temadır. Ancak bu yıldızlar arası yolculukların önündeki teorik engeller, bunun çok güç olduğunu öngörmektedirler. Bu tarz bir "ilk temas" için alternatif bir arayış, güneş sistemi dışı bir gezegenden gelen yıldızlar arası iletişim dalgalarını aramak için gökyüzüne bakmaktır. Bunun önünde pekçok engeller vardır.
Güneş sistemi dışı bir gezegendeki bir uygarlığı ziyaret etmek mükemmel olabilirdi, ancak şu an için bu insan yeterliliklerinin çok ötesindedir.
SETI projesi kaynak yetersizliğinden 2011 yılında durdurulmuştur.